İrfan Yıldız (1967)
Acılar
şüphemden kapatamıyorum kapıları ne kadar baksam içerde kalıyor yol bitmeden ben bitiyorum oturduğum yıkıntıyı elimden alıyor
taş atmasam köpekler boğacak denize fırlayacak bahçeden meyveler yağmur dışardan çok içeriye yağacak kiremitleri örtemiyorum güllerin ürkmesinden…
ne yana baksam kırılmış çiçekler anlamadım nerde gizleniyor hayat ürküyorum, ürktükçe çoğalıyor güller anlamadım nerde gizleniyor hayat
kim oturduysa kazaya uğramış bu vadi balıklar mı yaşıyor denize düşen alkolün hayalinde kim yas tutuyor bu ormanda
yokuşun yarısında gördüm denizi çok yüksek artık, bulamaz beni dalgalar
şimdi gitmeliyim leyleğin yavrusunu bulduğu kayaya ne deniz lazım, ne kara, ne gök…
(tam deniz çekilirken oturdu karaya başka nasıl kalırdı bir gemi her şeyi bırakıp gitmeliydi tayfalar yoksa onlar mı yaptı gemiyi
tam iskele yıkılırken gördüm elimi denize düşen meyvelerin içinde kemikleri baktım elimin parçalandığı ufka kalbimde kalmış taş izleri)
(Çiçek Tozu Günleri’nden)
|