|
Ağaç
Ağaç mıydı onlar? Evet.
Ağaçların yeşili gecenin karanlığında bile seçiliyordu: İki servi. Ağaçların
dışındaki her şey karanlığın tülüyle örtülü, hayaletler gibi usul usul
deviniyorlardı. Hareketsizdi ağaçlar ve yeşil. Öylece konuşmadan, birbirlerinden
habersiz iki insan gibiydiler. Civardaki tek tük ışıklar da söndü. Herkes
uykunun kucağındaydı şimdi. Ağaçlar daha da yeşillendi. Gün ağarana dek öylece
kaldılar. Dünya renklerine yeniden bürünürken onlar git gide kararıyorlardı.
Gece gibi.
Bardak
Bardak boştu. Boş muydu?
Evet boştu. "Öyleyse doldurmak gerek." diye geçirdi içinden. Bardağın
doldurulmasına karar verilmişti verilmesine de, neyle doldurulacaktı ki? Evet,
bütün sorun buydu. Olmak ya da olmamak gibi bir şeydi bu. Hem bardağı dolduracak
sıvının rengine de karar verilecekti. Bu renge bağlı olarak, içeceği sıvının
tadı, ısısı ve yoğunluğu da önemliydi. Asit ya da alkol barındırmalı mıydı bu
sıvı? Bardak hâlâ boştu. Boş kalması iyiydi. Sorular ve sorunlar azalıyordu
böylece. "Azalıyor muydu?" diye yazdı, bir soru imi koydu ve kalemi bıraktı.
Ev
Ev her zamankinden
sesliydi. Sanki tüm elektrikli aletler çalışıyordu. Dışardan gelen gürültüler de
cabasıydı. Bir tek insan sesi yoktu içerde. Bağıra bağıra şarkı söylemeye
başladı. Susturmak istiyordu onları. bildiği tüm şarkıları söyledi. Sınırlıydı
bilebildiği şarkı sayısı. Anlamsız sözcüklerle bağıra bağıra ezgiler düzüyordu.
Ev susmuştu. Bir tek onun anlamsız sözcükleri çınlıyordu duvarlarda. Birden
kendi sesini duydu ve sustu. Gidip tek tek evdeki tüm elektrikli aletleri
çalıştırdı. Şimdi ev her zamankinden daha sessizdi.
Kedi
Kedi ve yavrularını, hemen
hemen her gün, aynı saatlerde, o kapıyı çalarken görmeye alışmıştı. Kedi hep "tııııııs"
diye sesler çıkarıyordu, yavrularına bir zarar vereceği sanısına kapılarak. Bu
kediyle barışmanın yolunu bulmalıydı. Yine bir akşam kapıyı çaldığında, kedi bir
arabanın altından başını gösterdi ve her zamanki sesi çıkardı: "tııııııs".
Kapıyı çalmayı sürdürdü, kedi de tıslamayı. Kapı açılmadı. Uzun uzun çaldı ve
açılmadı kapı. Bir daha ne o kapıyı çaldı, ne de kediyi gördü. Sorun
kendiliğinden çözülmüştü. Hayat böyleydi.
Turgay Kantürk
(Budala, 23)
|
|